Misofonya; duyma bozukluğu değil, duyma ile ilgili bir algı bozukluğudur. Diğer ses hassasiyet biçimleri arasında Hyperacusis (ses, tip ve yoğunluk gibi belirli fiziksel özellikler nedeniyle sesin olumsuz şekilde reaksiyona girmesi) ve fonofobi (belirli seslerin korkusu) yer alır. Özellikle diğer insanlar tarafından yapılan ağız (yemek yerken çıkan sesler, sakız çiğneme), burun sesleri (nefes alma, koklama, üfleme) ya da parmaklarla (yazı yazma, masaya vurma) gibi özel seslere yoğun duygusal reaksiyonlarla örn; öfke, kaygı, tiksinti ve kaçınma davranışı ile karakterizedir. Bu durumun sürekliliğinin artmasıyla birlikte misofonya rahatsızlığı ortaya çıkar. Hiperakuzi (çevredeki tüm seslerden rahatsız olan hastalara denir) hastalarının kulak hassasiyetiyle ilgili sıkıntısı (dinamik aralığın/dynamic range azalması) varken; misofonya hastalarının sadece belirli seslere psikolojikmen hassasiyetleri vardır. Bu nedenle birbirleriyle karıştırılmamalıdırlar. Misofonya, ilk kez 2001 yılında Jastreboff tarafından tanımlanmıştır. Ancak günümüze kadar ruh sağlığı alanında yeterince tanınmamıştır.
MİSOFONYA ‘NIN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Misofonya hastalığı, öfke ve anksiyete sonucunda şiddetli bir şekilde meydana gelmektedir. Kişinin seslere karşı biriken öfkesi bu duruma sebep olabilir. Kişinin çevredeki seslere karşı rahatsız olma durumu günden güne daha da artabilir. Bu birikmeyle birlikte misofonya rahatsızlığı kişide görülür. Bu kişiler genellikle kalabalık ortamlardan kaçan, az konuşan ve çoğunlukla evinde olmayı tercih eden insanlardır.
Bazı araştırmalar misofoni rahatsızlığının dünya nüfusunun yaklaşık %20 sin’de görüldüğünü ortaya çıkarmıştır. Ortalama her 10 insanın 2’sinde misofonya sendromuna rastlamak mümkündür. Bu sendroma sahip olan bireylerin duyum için algıda seçicilik özellikleri, diğer insanlara göre daha fazladır. Bu sebeple çok kalabalık ortamlarda bile ritmik sesleri kolaylıkla işitebilirler.
Misofonyaya rastlanılıp rastlanılmadığını saptamak için uzmanlar semptomların bir tıbbi problemin olup olmadığını, bir ilaca veya başka bir maddeye tepki verip vermediğini araştırıp, zihinsel problemlerin veya işitsel bozukluklarını dışlaması gerekmektedir. Misofonyaya rastlanılan kişiler genellikle tetikleyici sesleri boğmak için kulaklık takmayı veya rahatsız edici sesleri taklit etmeyi tercih ederler.
MİSOFONYA’NIN TEDAVİSİ NEDİR?
Misofonya’nın bilinen özel bir tedavisi yoktur. Ancak bu vakalarda birtakım ilaçlardan yardım alınabilir. Lakin ilaçların etkisi geçici rahatlık vereceği için psikolojik tedavi (BDT) alınması şarttır.
Bir yandan da rahatsızlık duyulan seslere karşı alıştırma çalışmaları yapılarak hassasiyet eşik değerleri yükseltilebilir.
MİSOFONYA’DA VAKA ÖRNEĞİ
Bayan X, 20 yaşında, bekar, üniversite öğrencisi, Trabzon doğumlu, ailesiyle aynı ilde yaşıyor.
Hasta annesiyle birlikte moralsizlik, keyifsizlik, ders çalışamama, dikkatini odaklamada zorlanma, sinirlilik, aşırı titizlik yakınmalarıyla birlikte psikiyatri kliniğine başvurmuştur. İlk farkındalık orta okul yıllarında titizlik, sağlıkla ilgili yoğun kaygılar, ailesine kötü bir şey olacağı endişesi şeklinde başlamıştır. Annesiyle aynı yatakta, aynı odada yatmak istiyor, Annesinden ayrılmak istemiyordu. O dönem annesi tarafından çocuk ve ergen psikiyatristi polikliniğine götürülen Bayan X, bir süre düzenli ilaç kullanmış ve yakınmaları azalmıştır. Lise yıllarında ise üniversite sınavına hazırlandığı sırada sınavla ilgili yoğun kaygı, sınavda başarılı olamayacağı endişesini yoğun bir şekilde yaşamıştır. Liseyi dereceyle bitiren Bayan X, ilk girdiği sınavda istediği bölümü kazanamamış ve büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Bir süre evden hiç dışarı çıkmamış hatta arkadaşlarıyla hiç görüşmemiştir. İkinci yıl girdiği sınavda başarılı olmuştur. Ailesinin bulunduğu şehirdeki üniversitede istediği bölümü okuma hakkı kazanmıştır. İlk yıl okula, derslere uyum sorunu yaşamış, bütünleme ile sınıfı geçmiştir. İkinci yıl dersleri takipte zorlanmış ve okul başarısı düşmüştür. Sürekli olarak sınavlarda başarılı olamayacağını düşünmüş, içe kapanma, uyku düzensizliği, keyifsizlik ve takıntı türü düşünceleri olan hasta annesiyle birlikte değerlendirilmiş ve OKB tanısı konulmuştur. Ve ona uygun tedavi başlamıştır. Bu tedavi yaklaşık 1 yıl sürmüştür. İştah artmış ve kilo alımı olmuş olan hastanın yakınmalarında düzelme olmamıştır. Okuluna bir dönem ara vermiş olan Bayan X, aynı zamanda terapilerine düzenli olarak devam etmiştir. Bayan X ile yapılan ikili görüşme sırasında ergenlik döneminden bu yana bazı seslerden rahatsızlık duyduğunu ve son üç yıldır durumun çok arttığını ve yaşamını olumsuz etkilediğini belirtti. Özellikle başkalarının sakız çiğneme, ağız şapırdatma, telefonunun mesaj sesinden, kalemle yazı yazarken çıkan sesten, teşbih çekilmesinden vb. sırasında çıkan sesten rahatsız olan Bayan X, ‘’ayrıca kuralsız çıkarılan her ses beni etkiliyor. Bu nedenle evden çıkmak istemiyorum.’’ Dedi. Son iki yıldır babasının yemek yerken ağzını şapırdattığı gerekçesiyle aynı sofrada yemek yemediğini, geceleri odasında tek başına yatmadan önce yemek yediğini, okulda tuvalet için sadece belirli mekanları kullanabildiğini belirten Bayan X, bu yıl daha sessiz olan çalışma odasının kapatılması nedeniyle okulda ders çalışamadığını, arkadaşlarının sakız çiğnemesinden etkileneceğini bildiği için kantine/lokantaya gidemediğini, rahatsız olduğu sesleri duymamak için sürekli olarak kulaklık kullandığını, kulaklıktan yüksek sesle müzik dinlediğini ifade etti. Bazen kulaklığıyla derse katıldığı için hocasını dinleyemediğini hatta bir keresinde hocasının dersten çıkarttığını anlattı. Artık her şeyde aşırıya kaçtığını ve etrafındaki insanları üzdüğünü düşünerek kendini suçlamıştır. Yapılan görüşmeler sonucunda asıl rahatsızlığının misofonya sendromu olduğu anlaşılmıştır. Böylece ona göre uygun tedavi uygulanmaya başlanmış eskisine oranla daha az semptomlarla yaşamına devam etmektedir.
Comments